“ortalık karardıktan sonra pencereden yıldızları izliyorum. umut etmiyorum, kızmıyorum, üzülmüyorum. sadece hatırlıyorum.”
o kadar büyüdü ki yalnızlığım, her nereye dönsem, kendimle karşılaşıyorum.
tamamen kendi ellerimdeyim. her an sadece kendi ellerimde. kendime bir film izletebilirim, kendime bir kitap okutabilirim, kendime resim yaptırabilirim, kendime acı çektirebilirim, kendimi elimden tutabilirim. yapmam gereken, mecbur olduğum hiçbir şey yok, kendime iyi bakmak dışında. bir an duraksadığımda, tekrar ne yapacağımı bulmak ve onu yapmak zaman alıyor. ve bazen kendimi onu yapmak için ikna etmek. sisifos gibi, her gün aynı kayayı, odamın içinde yuvarlıyorum. tepeden aşağı değil, çemberin içinde. durursam ya kaya büyüyüp odayı kaplayacak, ya ona takılıp düşeceğim.
serseri kişiliğim ve duygu dolu kalbim
“It’s OK to live a life that others don’t understand.”
— Unknown
Seviyorsan söyle, bugün duymaya ihtiyacım var.
Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur .
bir hissin dışına tamamen çıkınca, onu hiç yaşamamışsın gibi oluyor, sanki hiç içinde olmamışsın gibi. geçer dedikleri bu oluyor işte. öyle bir geçiyor ki, hiç gelmemiş gibi oluyor. yaşadığın her şeye yabancılaşıyorsun. o hislerin içindeki kendini geride bırakıp yürümeye devam ediyorsun, istesen bile geri dönemezsin. yaşamak garip bir şey, olan bitenin ellerindeyiz.